11 Temmuz 2011 Pazartesi

Hilal Cebeci'nin Memeleri mi Yoksa Doğuş'un Saksısı mı?

    Muhterem Cemaat,
                Biliyorsunuz ki ülkemizin gündemi sürekli yoğun ve ağır bir bilgi kirliliği içinde yuvarlanan bir kaya gibi sağa sola çarparak ve hemen her kesime zarar vererek ilerlemekte ve bunun önüne geçilemediği gibi kasıtlı olarak önünün açıldığı ve yönlendirildiği de aşikâr görünmektedir.
                Gün geçmiyor ki yeni bir skandala imza atılmasın, yeni bir kesimin infialine yol açacak eylemlere girilmesin. Ülke toplu halde bir kaos düzeni içerisinde yaşam mücadelesi veriyor dersek yanlış yapmış sayılmayız. Kimin eli kimin cebinde? Kim nerede kiminle, kim kime dumduma bir düzen almış başını gidiyor, komplo teorileriyle gerçekler birbirine karışmış çok ağır bir dezenformasyona maruz kalan yıllardır bilinçli olarak fakirleştirilmiş toplum ise kendini "TELEVİZYON" denen kitle uyuşturucusunun kollarına bırakmaktan başka bir çare bulamıyor. Aranızda herhangi bir babayiğit var mı "ben televizyon izlemiyorum"diyebilecek? Eminim üç beş kişi vardır ama toplumun hemen her kesimi üstelik de dünya standartlarının da üzerinde bir zamanını TV karşısında geçiriyor. Dünyada televizyon izlenme oranı en yüksek ülke ABD, ikinci sırada ise günde ortalama 6 saat ile Türkiye geliyor. Rakamlar değişebilir ama şu bir gerçek ki hepimiz TV bağımlısıyız.
Sanal dünya bizi gerçeğinden koparıyor.
                Peki diyeceksiniz ki “sayın hocam TV izliyorsak suç mu yani ne yapalım dünyadan haberimiz oluyor fena mı?” Hayır muhterem cemaat. Elbette ki dünyadan haberdar olmanın bir zararı yoktur bilakis faydası vardır. Fakat "kazın ayağı öyle değil!" Toplumumuz her alanda olduğu gibi "medya okuryazarlığı" konusunda da pek bilinçli değil maalesef. İnsanlar TV ekranlarında gördükleri duydukları kendilerine anlatılan hemen her kelama körü körüne inanıyor bunların geçerlilik ve gerçekliğini sorgulama konusunu akıllarına getirmiyorlar. Herhangi bir kadın programında isminin önünde Dr. ibaresi olan biri kimse " efendim falanca ot falanca hastalığa iyi gelir" ya da " falanca meyve kanseri engelliyor " dediyse ertesi gün çarşı pazar insanlar fellik fellik bunları arıyorlar. Doğru mu, yanlış mı, doğruysa ne derece doğru, yan etkisi nedir" gibi soruları sormak pek de öncelikli olmuyor maalesef.
                İnsanların TV ve medya okuryazarlığı konusunda ne kadar bilinçsiz olduğu ve yanlış yönlendirmelere ne kadar açık ve hazır olduğunu belirttikten sonra gelelim bu konunun kimler tarafından nasıl ve hangi amaçlarla kullanıldığına.
Küresel Kapitalist Sistem Şeması
                Günümüz dünyasında hakim olan tek bir güç var muhterem cemaat. PARA. Dünyamız PARA'yı elinde bulunduranlar tarafından yönetilmektedir. Bu daha farklı bir konu olmakla beraber ayrı bir yazı konusudur da aynı zamanda o bakımdan derinine inmeden devam ediyorum. Para yani sermaye sahiplerinin tek bir amacı vardır o da sermayelerini daha da büyütmek, total pastadan aldıkları payı daha da büyütmek "her ne pahasına olursa olsun!" Evet muhterem cemaat PARA hırsı onu elinde bulunduranları ve onu ele geçirmek isteyenleri hemen her türlü yalan dolan hile hurda ve bilumum kötülük yapmaya sevk etmektedir. PARA uğruna insanoğlunun yapmayacağı hiçbir şey yoktur. PARA sahiplerinin tek bir felsefesi vardır "her şeyin bir fiyatı vardır" Bir şey istiyorlarsa onu fiyatını ödeyip alırlar "Rüşvet" dünyanın bilinen en eski suçlarından birisidir ve tarihin hemen her döneminde "rüşvet" izine rastlanır.
                Dünyamızı perde arkasından yöneten sermaye sahipleri, maddi güçlerini kullanarak devlet politikalarını etkiler hatta değiştirebilirler. Ülkemizin dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisi olduğunu ve dünyada bizim sahip olduğumuz GSMH'nin kat be katına sahip multi milyarderlerin olduğunu bilmek bu vahşi kapitalist düzen içinde aslında büyük görünmekle beraber ne kadar da ufak bir çark olduğumuzu da anlatıyor sanırım. Daha birkaç yıl öncesine kadar IMF denilen kurumdan yalvar yakar aldığımız birkaç milyar dolar kredilerle ekonomimizi yürütmeye çalıştığımızı hatırlarsak ve bu birkaç milyar doları arka cebinde gezdiren multi milyarderlerin ülkeler üzerinde nasıl bir etkiye sahip olabileceğini de açıklamış oluruz.
                Peki, bu denli güçlü olan bu sermaye sahipleri için ticaret yaparak kazanılacak 3-5 milyar dolar sizce onları tatmin eder, sokak ağzıyla "onları keser mi?" Elbette kesmez muhterem cemaat. Bu sermayedarlar deveyi hamuduyla götürmeyi adet edindikleri için onların önüne konulan bir parça et onları hiçbir şekilde tatmin etmez edemez. Bu sebeple onların hedefi olan dünya zenginliklerini barındıran ülkeleri mümkün olan herhangi veya bütün yollarla ele geçirmek ve ya bütün olarak ya da parçalar halinde yutmaktır.



                Dünya haritasını değiştiren sonuçları olan bu "yayıl, ele geçir, böl, parçala ve yut" düzeninin ayaklarından biri belki de en önemlisi TELEVİZYON denilen sihirli kutuyu kullanmaktır. Evet, bu sihirli kutu öyle melen bir şeydir ki maddi olarak zaten fakirleştirilmiş, yoksulluğu kanıksatılmış olan ve bu yüzden pek fazla sosyal etkinlik yapacak gücü ve şansı olmayan biz artık TELEVİZYONLA anamız, babamız, eşimiz, dostumuzdan daha fazla vakit geçiriyoruz. Onu hayatımızdaki herkesten daha fazla dinliyor, izliyoruz. Bu çok uzun zamandır maalesef böyledir. Sadece bizim ülkemizde değil bütün dünyada TV insanların en yakınında, her an ulaşabilecekleri yerlerde ve onsuz bir dünya hayal edilemeyecek noktasındadır. Buraya kadar her şey kusursuz ilerliyor. Peki devamında ne var? Devamı şu şekilde. Bu TV denilen "ahmaklaştırma kutusu"nu "kitleleri hipnotize etmek" için kullanıyorlar. İzlediğimiz reklamlar, filmler, diziler, magazin programları, talk show programları, haberler, hava durumlar aklınıza gelen hemen her şey aslında bir illüzyonun parçalarıdır. Programlarda verilen bilinçaltı mesajlar bebekten tutun da en yaşlısına kadar toplumun her kesimini içine alan bir yelpazede ve çeşitliliktedir. Hemen herkesin zevkle izlediği Disney çizgi filmlerinin bile içine gizlenmiş bilinçaltı mesajları biraz derinlemesine incelediğimizde korkunç gerçeği görüyoruz.
Çocukların bilinçaltına SEX pompalanıyor.
 Daha bebek yaşta nesiller bilinçli şekilde yönlendiriliyorlar ve "küresel kölelik sistemi"nin bir parçası haline getiriliyorlar. Kadın programları, gençlerin ilgiyle takip ettiği popüler diziler, popüler şarkıcıların kıyafetleri bile ayrı bir mesaj taşıyor. İnsanlar bunları izledikçe bilinçsiz olarak etkisinde kalıyor ve belli süreden sonra bazı şeyleri istemsiz olarak kanıksıyorlar. Onyıllardır izlediğimiz bol katliamlı, adam öldürmeli, kanlı, silahlı savaş, mafya filmleri artık bu insanlık dışı eylemleri ve bunları yapanları, gözünü kırpmadan adam öldüren film kahramanlarını kendine idol edinen büyük bir kitle meydana getirmedi mi mesela POLAT?  Gençlerin karşısına idol olarak konulan birçok pop ikonun(!) "moda" veya "tarz" adı altında sergilediği hareketler, konuşma biçimleri şarkılarındaki bayağı ve aşağılık cümleler gençlerin kulaklarında binlerce defa çınlamıyor mu her gün her yerde? TV ekranlarını gerçekten insanları düşünmeye, sorgulamaya iten tartışma programlarının saatleri kimse izlemiyor diye mi gecenin kör saatlerine konuluyor yoksa kimse izlemesin, öğrenmesin, düşünmesin diye mi? Kadını bir mal gibi gösteren, alınıp satılan bir meta olarak lanse eden, kadın bedenini bir silah olarak kullanmasının normal olduğu ve ilişkiler hakkındaki her türlü sapkınlığı sadece duygusal anlamda etkilenmeye bağlayan ve doğru bir şeymiş gibi gösteren, içinde milyarlarca lira değerinde evler, arabalar olan güzel kızlar, yakışıklı erkeklerin dönüp durduğu televizyon dizilerini gözünüzün önüne getirin. Sizce de bazı şeyler yanlış gelmiyor mu? Hemen her dizide ahlaksızlıklar bir şekilde normalmiş gibi kanıksattırılmıyor mu? Bunlar zaten olan şeyler, toplumun gerçekleriymiş gibi anlatılmıyor mu? 
Bu ucubeleri izlemek hayatta kaç gününüzü çaldı ?
 Sanatla alakası olmayan, vücudunu sergileyip, hakaretleşmeye varan polemiklerle magazin basınında kendine yer edinmiş bazı kimseleri sırf cırtlak sesleriyle söyleyebildikleri birkaç şarkı var diye "SANATÇI" adı altında lanse eden programlara, ciğeri beş para etmez kişiliksiz, ahlaksız, yeteneksiz, meziyetsiz kimseleri saatlerce ekranlarda birkaç polemiğe veya verdiği açık saçık pozlara istinaden izlettirmek size de çok saçma gelmiyor mu? İzlediğiniz yarışma programlarının ana teması "para için her şeyi yaparım" değilse nedir muhterem cemaat sorgulayınız?
                Oya gibi ince ince işlenen toplum Televizyon karşısında beyni uyuşturulmuş, toplumsal değerlerini, kültürel zenginliklerini unutmuş, beynine aşılanan popüler kültür zırvaları ve çeşitli etnik ve siyasi kin tohumlarıyla patlamaya hazır bir bomba haline yavaş yavaş getiriliyor. Burada bahsettiğim bilinçaltı mesajları, 25. kare tekniklerini, gizli reklam uygulamalarını yazının gereğinden fazla uzamaması ve sıkıcı olmaması adına detaylandırmıyorum ama biraz araştırma yaparsanız bu başlıklar altında yeterli bilgiye internetten de ulaşabilirsiniz.
Bu çizim 2008 yılına aittir. Sudan'a dikkat!
                İşte planlanması ve uygulaması onyıllar süren bütün bu anlattığımız şekil ve hallerle bir halkı fakirleştirilmiş bir ülkenin insanlarını bir arada tutan ve birlik duygusunu pekiştiren değerlerini yok edip, kültürünü yozlaştırmak, genç nesillerinin beyinlerini TELEVİZYON denen ahmak kutusuyla yıkama, boşaltmak ve içini dünyanın en gereksiz, saçma, ahlaksız, yoz doneleriyle doldurarak gencecik insanları adeta bir  "içi doldurulmuş kuklaya" çevirmek sonrasında yapılacak tek bir şey kalıyor bu küresel siyasete hükmeden sermaye sahipleri için. DÜĞMEYE BASMAK ve ülkenin bölünüp parçalanışını zevkle izlemek. Yugoslavya, SSBC, Bağımsız Devletler Topluluğu, Afganistan, Irak, Sudan, Yemen, Mısır ve daha birçok ülkede bu düzen işletilmiş ya da halen ve her an işletilmektedir.
               Elbetteki burada anlatmak istediğim “Aman muhterem cemaat sakın televizyon izlemeyin “ değildir. İzleyin fakat ne izlediğinizi bilerek izleyin.Bir kişinin sanatçı mı değil mi, entelektüel mi değil mi, olduğuna karar  vermek de elbette ki  kişinin de belli bir eğitime sahip olmasını gerektirir ve işbu nokta da bizim eğitim sistemimizin köreltilip işe yaramaz bir hale getirilmesinin nedeni ve sebebinin de yine bu  doğrultuda işleyen planın diğer bir parçası olduğunu vurgulamak sanırım yerinde olacaktır.  Evet muhterem cemaat, eğitimden sağlığa, ekonomiden, siyasete bütün çarklar aslında aynı amaca yönelik olarak kurulmuş ve işleyişi tek bir hedefe ulaşacak şekilde dizayn edilmiştir. Toplumu yok olma noktasına getiren birlikte hareket etme duygusunu silen ve bireyselleştirme idesi güden bu sistemden tek çıkış yolu bu düzenin varlığının ve amacının farkına varmak ve ona alet olmamaktır muhterem cemaat. Offlu Hoca olarak sizlere tavsiyem üçüncü gözünüz hep açık olsun. Dünya sizin etrafınızda gördüklerinizden çok farklı bir yerdir. PARA denen zehir gözlerinizi kör etmesin. Para amacınız değil insanca yaşamanızın aracı olsun. Uzun tuttum kısa bitiriyorum muhterem cemaat. Okuyup beğendiyseniz paylaşmanızda çok büyük hayır ve faydalar vardır. Cemaatimiz ne kadar genişler ise biz kendimizi o kadar sevap kazanmış addederiz.