Türkiyede normal ligi birinci sırada tamamlamayı garantileyen Galatasaray'ın şampiyonluğu üzerine bir yazı yazmak isterdim ama bundan daha mühim konularda yazmak farz olmuştu..
Fenerbahçe'ye ve Türk Futboluna Yakışmayan İki İsim
Şükrü Saraçoğlu Stadı |
Bu sadece bizim ülkemize has bir durum değil elbette. Bu sosyologların araştırması gereken bir problem olmakla beraber bu sorunu çözmesi gerekenlerden birisi de futbolun başındaki isimler yani federasyon yöneticileri ve kulüp başkanlarıdır. Bu isimlere bağlı olarak çalışan teknik direktörler ve futbolcular da konuyla direkt ilgilidir.Futbol fanatikleri bu kişilerin ağızlarından çıkan her kelimeye derin anlamlar yüklüyorlar. Örneğin kaybedilen bir maçtan sonra bir yöneticinin karşı takımı ve ya hakemleri suçlayıcı bir demeci taraftarın gözünde o hakemi veya takım oyuncusunu bir düşman haline getirerek kitlesel hakaretlere uğramasına ve tehdit edilmesine dahi yol açabiliyor.Bu ve benzeri örnekler çoğaldıkça fanatiklerin birbirine duyduğu kin ve nefret de misliyle artarak devam ediyor.
Vahşi kapitalizmin bir oyun değil de endüstri olarak gördüğü futbol içerisine ekilen bu kötü tohumların meyvelerini de kitlesel terör eylemlerini aratmayacak sahnelerle stad yakma, birbirine taş ve sopalarla saldırma, bıçaklama, linç gibi maç öncesi ve sonrası olaylarda görmekteyiz. "Gerilim artarsa, heyecan da artar, heyecan artarsa maça ilgi de artar, bu da daha fazla bilet satışı,daha fazla reklam, daha fazla yayın geliri olarak bize geri döner" şeklinde hesaplar yapanlar sadece futbol endüstrisinin başındaki sermayedarlar değil aynı zamanda bu endüstrinin çarklarını oluşturan külüp yöneticileri, federasyon idarecileri ve bunların güdümündeki teknik direktör ve futbolculardır.
Bu kişilerin ne kadar etkili ve güçlü olduklarını yol açtıkları futbol terörü ne kadar acı ve vahim sonuçlar doğurursa doğursun bu kişilerin hiçbirşekilde ceza ve yaptırıma maruz kalmadıklarından ve koltuklarını terk etmediklerinden de anlayabiliriz.
Türkiye'deki futbol holiganlığının doruk noktası belki de Galatasaray - Fenerbahçe rekabetidir. Ülkenin en çok taraftara sahip olan bu iki köklü kulübü arasındaki rekabetin benzerlerini yurt dışında da görmekteyiz.Bir İspanya'daki Barcelona Real Madrid, Almanya'daki Bayern Münich Dortmund ve futbolun beşiği dediğimiz İngiltere'deki Manchester United Arsenal rekabeti bu örneklerden bazılarıdır. Bizim ülkemizden farklı olarak bu ülkelerdeki holiganlık ve futbol terörünün sebebi futbol yöneticileri,teknik direktörler ve ya hakemler değil taraftarın bizzat kendisidir. Özellikle İngiliz Holiganizminin bir numaralı sorumlusu taraftarın maç öncesi ve sonrasında tükettiği aşırı alkol olarak gösterilebilir. Ve bu ülkelerde fair-play ahlakına aykırı tutum ve yorumlarda bulunan futbol aktörleri ağır şekilde cezalandırıldığı gibi kaybeden takımın kazananı sahasında alkışlama geleneği gibi son derece futbol ruhunu yansıtan örnekleri de sık sık görüyoruz. Önceki yıllarda şampiyonluğu garantileyerek rakip takımın sahasına maç yapmaya giden Manchester United, Chelsea, Arsenal gibi takımlar rakipleri tarafından alkışlanarak tebrik edilmiş ve centilmenlik örneği gösterilmiştir.
Kadıköy |
Burada sorulacak soru şudur: Tüm bu futbol fanatizmi ve terörünün arkasındaki şey sadece futbolu para olarak gören sermayedarlar mı, yoksa futbolu kişisel egolarını tatmin etmek için kullanan bazı hasta ruhlu kişiler ve bu kişileri koruyup kollayan makam mevki sahibi kişilerin gayri ahlaki tavır ve davranışları mı?
3 Temmuz 2011'de başlayan ve ülkemizde birçok kesim tarafından futbolun temizlenmesi olarak algılanan "şike süreci" sonuçları itibariyle gelinen noktada ülkede hemen hiçbirşeyin değişmediği, ve değişmemesi için herşeyin yapıldığı aşikardır. Şike davasında suçlu bulunan ve mahkeme tarafından cezalandırılan birçok isim ve en başta Aziz Yıldırım eski görevlerine büyük bir yüzsüzlükle halen devam etmektedir. Bu anlaşılabilir, kabul edilebilir bir durum değildir. Şike davasında yargılanmış olan ve bazı yöneticileri ceza almış olan; yöneticiliği sırasında kulübü mali açıdan adeta batırdığı tescillenen ve son kongrede mali açıdan dahi ibra edilmeyen Beşiktaş'ın eski başkanı Yıldırım Demirören'in Türk futbolunu kurtarmak adına Türkiye Futbol Federasyonunun başkanlığına getirilmesi başlı başına ülke futbolunun nasıl bir bataklık içinde olduğunu, ve olmaya devam ettiğini göstermektedir.Bu kişinin başında bulunduğu PFDK, ve Tahkim kurulunun skandal kararlarına hele hiç değimmiyorum işin içinden çıkamayız..
Karanlıkta Kupa Töreni |
Şampiyon Galatasaray |
Kişisel başarılarını başkalarını tehdit ederek, şike yaparak, gayri ahlaki davranarak kazanan, kişisel başarısızlıklarını ise başkalarına çamur atarak,başkalarını hedef gösterek, camiaları suçlayarak tehdit ederek örtbas etmeye çalışan,mesub oldukları camialara ve makamlara asla yakışmayan bu kişilerin ülke futbolundan elini çektiği, Şampiyonluğu garantileyen takımın, rakibinin sahasında kafasına su şişesi değil de konfeti yağdığı ve alkışlandığı bir sahneyi Türk futbolunda görmek umuduyla hoşçakalın.
@OffluHoca