28 Aralık 2012 Cuma

ODTÜ'lüden Başbakan'a mektup

ODTÜ'lüden Başbakan'a mektup

18 Aralık'tan beri yorduğun yetmiyormuş gibi NTV'de yaptığın açıklamayla onca sınavımın arasında bana bu yazıyı yazdırdın ya aşk olsun sana be başbakan! 

Biliyorum ODTÜ'ye gelirken hayal ettiğin karşılama gördüklerin gibi değildi. Biliyorum isterdin ki öğrencisiyle, çalışanıyla, akademisyeniyle ODTÜ olarak etrafında el ele çember oluşturup hep birlikte ''Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda'' şarkısını söyleyelim. Sonra büyük bir heyecan içerisinde 10'dan geriye doğru sayarak GÖKTÜRK-2'nin fırlatılmasını bekleyelim ve ''Yaşasın uydumuz, Viva Tayyip Erdoğan'' diye haykıralım!

Ama hayat bu, bazen istediklerimizi, temenni ettiklerimizi değil alnımızda yazanı yaşıyoruz işte. Nasıl kaderi ölmekse madencinin, atanamamaksa öğretmenin, tutuklanmaksa öğrencinin ve gazetecinin, anası ağlamaksa çiftçinin, senin kaderinde protesto edilmekmiş be bay başkan.

Kabullenemiyorsun bu durumu alışamadın bir türlü farkındayım ama biz de sana alışamadık ve seni kabullenemedik. Bir de hocalarımıza demişsin ya ''Yetiştirdiğin öğrenciler bunlarsa bu ülke batmış''. Hay ağzını öpeyim. Biz de onu söylüyoruz '' Bu ülke batmış''. Her tarafı NATO üsleriyle dolan, uçakları tarafından halkı bombalanan, bir tarafta gecekonduları yıkılırken diğer tarafta gökdelenler yükselen, Suriye'de kafa kesen islamcı örgütleri besleyen, Van'da hala çocukları üşüyen ve yiyecek ekmek bulmakta bile zorlanan bir halka sahip olan bu ülke çoktan batmış.

Ama sen sanki Tüpraş'ı, Tekel'i, Türk Telekom'u ve daha nice kurumu biz satmışız da parasını binlerce ODTÜ'lü olarak Ankara pavyonlarında yemişiz gibi ülkenin batmışlığının faturasını bize yıkmaya çalışıyorsun. Hadi 10 senedir tek başına iktidar değilmişsin gibi her şeyi eski hükümetlere bağlamanı anladık da bu birazcık abartılı oldu sanki. Gerçi ''İçişleri Bakanı'nın İdris Naim Şahin olduğu bir ülkede abartı da ne demek'' dersen sen de haklısın tabi. Bu arada sanma ki patriotlar, Alman askerleri arada kaynadı. Biz senin kadar misafirperver değiliz başbakan. Sindiremiyoruz eli kanlı NATO askerlerinin ülkemizde takılmasını. Biz misafirperverliği ABD askerlerini denize döken bir nesilden öğrendik, 6. filoyu kendine kıble belleyenlerden değil. Bu misafirperverlikten tabii ki sen de nasibini alacaktın.

Bu okul çok misafir gördü başbakan. Tekel işçilerini, Togo işçilerini de ağırladı bu okul, Vietnam kasabı Kommer'i, Gorbaçov'u da... Yerinin Gorbaçov ve Kommer'in yanı olduğunu sen de biliyorsun hiç öyle aynı gemideyiz falan deme boşuna. Zaten biz öyle gemilere, gemiciklere falan sığacak kadar az değiliz. Korkuyorsun değil mi bizden? Yalnız olmadığımızı da görüyorsun. Sansürüne, baskılarına, tutuklamalarına rağmen sinmedik ve halk artık inanmamaya başladı sana.

Saflar yavaş da olsa belli oluyor başbakan. Kasımpaşa delikanlısından bahsetmiyorlar artık sokakta; ODTÜ'lülerin direnişinden bahsediyor herkes. Öyle her protesto edene ''Bunlar zaten terörist, bunların maksadı farklı'' demek tutmuyor artık. Hem bu memleketin öğrencisi olmuş terörist, gazetecisi olmuş terörist, akademisyeni, sanatçısı, işçisi, memuru, köylüsü olmuş terörist. E ama sorarlar adama o zaman ''Senden Başbakan olsa ne olur olmasa ne olur''.

Olur da bir gün cebindeki 200'lük banknotların arasına bir 10 TL sıkışırsa arkasını çevir de bir bak. Orada o beğenmediğin ODTÜ öğrencilerini yetiştiren hocalardan birini göreceksin, şaşırma. Altında yazan teoremi de inceleme boşuna, anlamazsın zaten.

16 Aralık 2012 Pazar

Misyon Bitti : Taraf




Ahmet Altan, kurucusu ve altı yıldır Genel Yayın Yönetmeni olduğu “yeşil başlıklı” gazeteden “mali sıkıntılar” yüzünden istifa etmiş...

Elbette; ekibi de onu izlemiş!

Bugüne kadar işsiz kalan her meslektaşım için üzüldüm.

Ama bu sefer; hayır!

Çünkü teknik kadroda, haber servislerinde ve yazı işlerinde çalışan gerçek emekçiler hariç, Taraf’ı kuran ve yöneten “misyonerleri” hiçbir zaman “meslektaşım” olarak görmedim, göremedim!

Onlar için üzülmüyorum; çünkü bu arkadaşların yeni yerlerde yeni misyonlar üstlenmeyi başaracaklarını ve gemilerini yüzdüreceklerini adım gibi biliyorum!

***


Önce çok basit bir soru soralım: Ahmet Altan’ın ve yardımcısı Yasemin Çongar’ın yönettiği Taraf, altı yılda ne yaptı?

1) Misyoner gazetecilik kavramını kurumsallaştırdı.

2) Temel misyonunu Atatürk devrim ve ilkeleriyle savaşmak olarak belirledi ve bunu başarıyla hayata geçirdi.

3) Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkan tüm kişi ve kurumların üzerine pervasızca gitti. Örneğin bir muhabirine bavul içinde gelen belgeleri, sorgulamaksızın yayınlamaktan çekinmedi ve Balyoz Soruşturması’nın açılmasını sağladı. Bu konudaki ısrarlı yayınıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesini çökertti. Yüzlerce subayın sahte dijital belgeler yüzünden mahkûm edilmesini sağladı.

4) Mahkemede yargılanıp hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar masum sayılması gereken insanlar hakkında peşin hükümle yargısız infaz yaptı. Ergenekon ve Balyoz sanıkları hakkında linç kampanyaları başlatmaktan geri durmadı.

5) TSK’ya yönelik yayınlarını her ne kadar “anti-militarist bir duruş” olarak açıklamaya çalışsa da aynı tavrı TSK’nın iktidarla iyi ilişkiler kuran yeni yönetimine karşı sürdürmedi.

6) Bir gazetenin en önemli gücünün, finansmanının şeffaf olmasından kaynaklandığını unutup; nasıl finanse edildiğini bugüne kadar açıklayamadı. Cemaat matbaasında basıldı, yandaş medyanın dağıtım şirketi tarafından dağıtıldı.

7) Sözüm ona din ve inanç özgürlüğü, anayasa değişikliği, demokratikleşme, yargı paketleri konusunda gözünü kırpmadan desteklediği iktidarla zaman zaman “kavga ediyormuş” gibi yaptı ama nedense bu kavgaların hep “iktidar ile cemaatin arasının açıldığı günlere denk gelmesi”, akıllara bu gazetenin de aslında bir cemaat gazetesi olduğu kuşkusunu düşürdü!

8) Atatürkçü kesimlere, yurtseverlere esirgemediği eleştirilerini bir kez olsun, dini siyasete ve ticarete alet edenlerle, sömürgeci yabancı güçlere yöneltemedi.

9) WikiLeaks belgelerinin Türkiye’deki yayın hakkını aldı ama belgelerin Türkiye ile ilgili bölümlerinin sadece bir bölümünü yayınladı. En kritik iddiaların yer aldığı bölümlerin üzerine yattı.

10) Sözüm ona özgürlük maskesini yüzünden hiç çıkarmadı ama en küçük aykırı sese bile tahammül edemedi. Bu nedenle birçok çalışanıyla ve yazarıyla yollarını ayırmaktan çekinmedi.

***


Bugün gelinen noktada, Altan ailesinin en kavgacı üyesi Ahmet Altan’ın “Taraf”la üstlendiği “TSK’yı ve Atatürkçü kurumları yıpratma misyonu” bitti.

Misyon bitince ve hele hele Ahmet Altan son dönemlerde iktidara karşı sert yazılara başlayınca; bu gazeteyi finanse eden birileri (!) desteklerini çekme kararı aldı.

Sonuçta, misyon bitti, para gitti, Ahmet Altan’a ve arkadaşlarına yol göründü.

***


Genç gazeteciler ile gazeteci adaylarının Taraf örneğinden alacakları ders basit:

Kendilerinin peçete gibi kullanılmasına izin verenler, gün gelince buruşturulup çöpe atılacaklarını da bilmelidir!

mustafa mutlu

kaynak:gazetevatan

5 Aralık 2012 Çarşamba

Atatürk Ne Yapmış ki !?



Ne ördün sen yahu!!! 

OSMANLI'NIN TÜM BORÇLARINI ÖDEYEN VE TEK KURUŞ BORÇLANMADAN TÜM BUNLARI YAPAN, TÜRK PARASININ EN DEĞERLİ PARA HALİNE GETİREN CUMHURİYET'İ KARALAMAK İSTEYENLERİN BİLGİSİNE

1923

•Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu kuruldu.

1924
• Gölcük'te ilk tersane ünitesi kuruldu.
• Devlet Demiryolları kuruldu.
• İstanbul - Ankara arasında ilk yolcu uçağı seferi yapıldı.
• Türkiye İş Bankası kuruldu. (İş Bankası özel bir bankadır, devlet bankası değildir.)
• ilk planlı şehir olarak tanzim edildi.
• Türkiye Tütüncüler Bankası kuruldu.
• İlk milli sigorta Anadolu Sigorta faaliyete geçti.
• Bursa'da Karacabey Harası kuruldu.
• İstanbul'da Liman İşleri inhisarı kuruldu.
• 1920'de Atatürk tarafından kurulan Anadolu Ajansı, Anonim Şirkete dönüştürüldü.
• Gazi Orman Çiftliği kurulmaya başlandı.

1925
• Eskişehir Cer Atölyelerinde demiryolu malzemesi üretecek birimler hizmete girdi.
• Adana Mensucat Fabrikası üretime başladı.
• Türkiye'nin ilk betonarme köprüsü Menderes Nehri üzerine yapıldı.
• İlk Cumhuriyet altını basıldı.
• Tayyare Cemiyeti'nin katkılarıyla Ankara'da Türk yapımı ilk planör uçuruldu.
• Şeker Fabrikaları kurulmasına ilişkin kanun kabul edildi.

1926
• Demir Çelik Sanayii’nin kurulmasına ilişkin kanun yayımlandı.
• Türk Telsiz Telefon Şirketi kuruldu.
• Eskişehir Uçak Bakım İşletmesi açıldı.
• Yabancı gemilere tanınan ayrıcalıkları kaldıran Kabotaj Kanunu yürürlüğe girdi.
• İlk şeker fabrikası Alpullu Şeker Fabrikası işletmeye açıldı.,
• Ankara otomatik telefonu işletmeye açıldı.
• İstanbul'da inşaat demiri üreten ilk haddehane açıldı.
• Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri kuruldu.
• Kayseri Uçak ve Motor Fabrikası açıldı. (1950'li yıllarda Adnan Menderes hükümetince kapatılana kadar bu fabrikada toplam 112 savaş uçağı üretildi.)
• Bakırköy Çimento Fabrikası kuruldu.
• Uşak Şeker Fabrikası işletmeye açıldı.


1927
• Teşviki Sanayi Kanunu kabul edildi.
• Bünyan Dokuma Fabrikası hizmete girdi.
• Ankara - Kayseri demiryolu açıldı.
• Samsun - Havza - Amasya demiryolları açıldı.
• Bursa Dokumacılık Fabrikası açıldı.
• İlk basketbol ligi düzenlendi.

1928
• Anadolu Demiryolu Şirketi yabancılardan satın alındı.
• Haydarpaşa-Eskişehir-Konya ve Yenice-Mersin Demiryolları yabancılardan satın alındı.
• Ankara Çimento Fabrikası açıldı.
• Ankara Numune Hastanesi açıldı.
• Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü kuruldu.
• İstanbul Bomonti'de Türk Mensucat Fabrikası hizmete girdi.
• Amasya - Zile demiryolu açıldı.
• Malatya Elektrik Santralı açıldı.
• Kütahya - Tavşanlı demiryolu açıldı.
• İstanbul'da Üsküdar, Bağlarbaşı ve Kısıklı'da tramvay hatları açıldı.

1929
• Gaziantep'te Mensucat Fabrikası işletmeye açıldı.
• Mersin- Adana demiryolu yabancılardan satın alındı.
• Ayancık Kereste Fabrikası açıldı.
• Trabzon Vizera Hidroelektrik Santralı hizmete girdi.
• İstanbul'da Fatih-Edirnekapı tramvay hattı hizmete girdi.
• Anadolu-Bağdat, Mersin- Tarsus Demiryolları yabancılardan satın alındı.
• Haydarpaşa Limanı yabancılardan satın alındı.
• Kütahya- Emirler, Fevzipaşa-Gölbaşı demiryolları açıldı.
• Paşabahçe Rakı ve İspirto Fabrikası hizmete girdi.

1930
• Ankara - Sivas Demiryolu Hattı ulaşıma açıldı.
• Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası açıldı.
• Kayseri - Şarkışla demiryolu açıldı.
• İstanbul Galata Köprüsü'nden 70 yıldan beri alınan köprü geçiş ücreti kaldırıldı.

1931
• Bursa- Mudanya demiryolu yabancılardan satın alındı.
• Gölbaşı - Malatya demiryolu açıldı.
• Tekel Genel Müdürlüğü kuruldu.
• Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu.

1932
• Devlet Sanayi Ofisi (DSO) kuruldu.
• Samsun- Sivas demiryolu açıldı.
• Diyarbakır Tekel Rakı Fabrikası işletmeye açıldı.
• Sanayi Teşvik Kanunu ile toplam 1473 işletme teşvikten yararlandırıldı.
• İzmir Rıhtım İşletmesi yabancılardan satın alındı.
• Türkiye Sanayi Kredi Bankası kuruldu.
• Kütahya - Balıkesir demiryolu açıldı.
• Ulukışla - Niğde demiryolu açıldı.

1933
• Eskişehir Şeker Fabrikası açıldı.
• Sümerbank resmen faaliyete geçti.
• İstanbul - Ankara arasında düzenli uçak seferleri başladı.
• Adana-Fevzipaşa demiryolu açıldı.
• Ulukışla - Kayseri demiryolu açıldı.
• Yerel Yönetimlere finansal yardım için İller Bankası kuruldu.
• Zonguldak Yatırım Bankası ve Kayseri Milli İktisat Bankası kuruldu.
• Havayolları Devlet İşletmesi kuruldu.
• Samsun- Çarşamba demiryolu hattı yabancılardan satın alındı.
• Halk Bankası kuruldu.
• Ankara'da Yüksek Ziraat Enstitüsü açıldı.

1934
• Bandırma- Menemen- Manisa demiryolu yabancılardan satın alındı.
• İzmir -Kasaba demiryolu yabancılardan alınarak devletleştirildi.
• Keçiborlu Kükürt Fabrikası üretime başladı.
• Turhal Şeker Fabrikası açıldı.
• Isparta Gülyağı Fabrikası üretime başladı.
• Kayseri Uçak ve Motor Fabrikasında yapılan ilk uçağın deneme uçuşu yapıldı.
• Basmane (İzmir) - Afyon demiryolu yabancılardan satın alındı.
• Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının açılışı yapıldı.
• İlk Süttozu Fabrikası Bursa'da açıldı.
• Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası işletmeye açıldı.
• Demiryolu Elazığ'a ulaştı.

1935
• Aydın Demiryolları yabancılardan satın alındı.
• Amortisman Sandığı kuruldu.
• MTA Enstitüsü kuruldu.
• ETİBANK kuruldu.
• Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kuruldu.
• Türkkuşu kuruldu.
• İstanbul Rıhtım Şirketi yabancılardan satın alındı.
• Ankara'da troleybüs hattı işletmeye açıldı.
• Fevzipaşa - Ergani - Diyarbakır demiryolları açıldı.
• Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası üretime başladı.
• Zonguldak Türk Antrasit Fabrikası işletmeye açıldı.
• Afyon - Isparta demiryolu açıldı.
• Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikası'nın açılışı yapıldı.
• Ankara Mamak'ta Gaz Maskesi Fabrikası açıldı.

1936
• Kabotajın Deniz Yolları İdaresi'ne geçmesi sağlandı.
• Ankara Çubuk Barajı açıldı.
• Edirne-Sirkeci Şark Demiryolları yabancılardan satın alındı.
• Haydarpaşa Numune Hastanesi hizmete girdi.
• Sümerbank Malatya İplik ve Bez Fabrikası kuruldu.
• İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası hizmete girdi.
• Elazığ Şark Kromları İşletmesi kuruldu.
• İzmir Havagazı Şirketi yabancılardan satın alındı.
• İstanbul Telefon Şirketi yabancılardan satın alındı.
• SEKA'nın İzmit'teki fabrikasında ilk kağıt üretildi.

1937
• Sümerbank Konya Ereğlisi Dokuma Fabrikası üretime başladı.
• Kozlu Kömür İşletmeleri yabancılardan satın alındı.
• Çatalağzı - Zonguldak demiryolu açıldı.
• Ankara'da ilk Bira Fabrikası kuruldu.
• Toprakkale - İskenderun demiryolu yabancılardan satın alındı.
• Ankara'da Motorlu Tayyarecilik Okulu açıldı.
• Urfa'da Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği açıldı.
• Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası açıldı.
• Denizbank kuruldu.
• İstanbul ve Trakya Demiryolları yabancılardan satın alındı.
• Diyarbakır - Cizre Demiryolu açıldı.
• Yozgat Termo-Elektrik Santralı hizmete verildi

1938
• Gemlik Suni İpek Fabrikası açıldı.
• İzmir Telefon Şirketi yabancılardan satın alındı.
• Ankara Radyoevi hizmete girdi.
• Divriği Demir Madenleri üretime başladı.
• Bursa Merinos Fabrikası faaliyete geçti.,
• Murgul Bakır İşletmeleri satın alındı.
• Devlet Havayolları Genel Müdürlüğü kuruldu.
• Eskişehir İspirto Fabrikası açıldı.
• İstanbul Elektrik Şirketi yabancılardan satın alındı.
• Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kuruldu.
• Sivas - Erzincan demiryolu açıldı.
• Giresun'da Fiskobirlik kuruldu.

1939
• Ergani Bakır İşletmesi hizmete girdi.
• Karabük Demir Çelik Kok Fabrikası üretime başladı.
• İstanbul'da yabancıların işlettiği Tramvay Şirketi tesislerini hükümete devretti.
• İstanbul'daki Tünel İşletmesi tüm tesislerini hükümete devretti.
• Bursa ve Mersin elektrik tesisleri devletleştirildi.
• Adana Elektrik Şirketi devletleştirildi.
• Sivas Demiryolu Makinaları Fabrikası kuruldu.
• Aydın'da 4000 köylüye toprak dağıtıldı.
• İstanbul'da İETT kuruldu.
• Karabük Demir Çelik Fabrikası Yüksek Fırınları hizmete girdi.
• Ankara Havagazı Şirketi devletleştirildi.
• Karabük Demir Çelik Boru Fabrikaları hizmete girdi.
• İlk Türk denizaltısı Haliç'te denize indirildi.
• Sivas - Erzurum demiryolu açıldı. (Cumhuriyetin ilk 15 yılında yapılan demiryolu 3.000 km.ye ulaştı.)
• Tekirdağ Şarap Fabrikası hizmete açıldı.

1940
• Kozabirlik kuruldu.
• Türk Petrol Şirketi kuruldu.
• Ereğli Kömür İşletmesi kuruldu.
• Haliç’te yapılan ikinci Türk denizaltısı donanmaya katıldı.
• Garp Linyitleri İşletmesi kuruldu.

1941
• Gebere Barajı açıldı.
• Petrol Ofisi kuruldu.
• Türk Hava Kurumu Ankara'da uçak fabrikası kurdu.
• THY Yurtiçi uçuş merkezlerini 11'e çıkardı.
• Elazığ'da Cüzzam Hastanesi açıldı.

1942
• Ankara Etimesgut'ta üretilen ilk Türk uçağı deneme uçuşları yaptı.
• Dalaman ve Hatay Devlet Üretme Çiftlikleri kuruldu.
• Bursa, Denizli, Mersin, Çorum ve Urfa'da Kız Sanat Enstitüleri açıldı.
• İlk büyük Türk ilaç fabrikası Eczacıbaşı İlaç Fabrikası Levent'te açıldı.

1943
• Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsası Kanunu kabul edildi.
• Zonguldak - Kozlu demiryolu açıldı.
• İstanbul'da Atatürk Bulvarı açıldı.
• Ankara'da Gençlik Parkı açıldı.
• Diyarbakır - Batman Demiryolu açıldı.
• Seyhan Regülatörü açıldı.
• Sivas Çimento Fabrikası açıldı.
• Ankara Fen Fakültesi açıldı.

1944
• Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) kuruldu.
• İzmit Klor Alkali Fabrikası hizmete girdi.
• İzmit Selüloz Fabrikaları işletmeye alındı.
• Türk Hava Kurumu'nun Ankara'daki uçak fabrikasında 140 eğitim uçağı, ambulans uçakları ve çok sayıda planör üretildi. (Ankara, Kayseri ve Eskişehir'deki Uçak ve Uçak Motoru Fabrikalarının tamamı 1950'li yıllarda Adnan Menderes hükümeti tarafından kapatılmıştır.)
• İzmit'te Gazete ve Sigara Kağıdı Fabrikası açıldı.
• Yeşilköy'de yerli sermaye ile üretilen ilk Türk özel yolcu uçağının denemesi yapıldı.
• Mersin Limanı hizmete açıldı.
• Gaziantep Havaalanı açıldı.
• Fevzipaşa - Malatya, Diyarbakır - Kurtalan demiryolu hizmete girdi.
• Sakarya'da Ziraat Alet ve Makinaları Fabrikası üretime başladı
• İzmir'de Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu açıldı.

1945
• Şirketi Hayriye devlet tarafından satın alındı.
• İskenderun Limanı hizmete girdi.
• Türkiye ilk defa yerli ampul üretimine başladı.
• Çiftçiyi ve Köylüyü Topraklandırma Kanunu kabul edildi.
• Ormanlar koruma amacıyla devletin mülkiyetine geçti.
• İstanbul -Londra, İstanbul - Paris uçak seferleri başladı.

1946
• İşçi Sigortaları Kurumu yürürlüğe girdi.
• İstanbul - Ankara arasında yataklı tren seferleri başladı.
• Elazığ Tekel Şarap Fabrikası açıldı.

1947
• Heybeliada Senatoryumu hizmete girdi.
• Açıkhava Tiyatrosu açıldı.
• Palu - Genç demiryolu açıldı.
• Rize Çay Fabrikası hizmete girdi.
• Eskişehir Demiryolu Takım Fabrikası hizmete girdi.

1948
• Köprüağzı - Maraş demiryolu açıldı. (Açılan son demiryolu hattı oldu, 1950 DP-Adnan Menderes hükümetinden itibaren demiryolu yapımları durduruldu.)
• Çatalağzı Termik Santralı hizmete girdi.
• Ankara Etimesgut'ta kurulan Uçak Motor Fabrikası hizmete girdi.



1949
• Porsuk Barajı açıldı.
• Emekli Sandığı kuruldu.
• İstanbul'da Kartal- Yalova araba vapuru hattı açıldı.
• Sümerbank Ateş Tuğla Fabrikası Filyos'ta açıldı.
• Muş'ta Alparslan Devlet Üretme Çiftliği kuruldu.
• Murgul Bakır İşletmeleri üretime başladı.

Devlet kuruluyor, Osmanlı’dan kalan borçlar ödeniyor, borç ödenirken dış borç alınmıyor, dünya büyük ekonomik krizini yaşıyor, II. Dünya Savaşı patlak veriyor. Ve siz yapılanlara bakın. Bir de bu dönemi eleştirenlere bakın!

(alıntı)

Acaba bugün bu yukarıdaki kazanımların kaçını sattılar kaçını attılar !?!

3 Aralık 2012 Pazartesi

Darbe Yiyen Padişahlar






   Muhterem cemaat, biliyorsunuz ki uzun süredir bir darbe edebiyatıdır almış gidiyor.Nereden çıktığı belli olmayan çok gizli tanıklar, yine nereden geldiği belli olmayan çok gizli delillerle yüzlerce insanı zan altında bırakıp, silivrilere hasdallara mahkum ettirdiler.
   Darbe yaptılar, darbe yapacaklardı, darbe yapmayı düşündüler, tasarladılar,tutmasaydık darbe yapmışlardı gibisinden komik suçlamalarla halkın karşısına çıkıp bir de çok mühim birşey yapıyormuş, edasında, adalet ve demokrasi savunuculuğuna geçmiyorlar mı akıl mantık işi değil...
   Başbakan en son Muhteşem Yüzyıl dizisi hakkında göya ecdadımızı savunucu mühim laflar etti.. Ecdadımız ondan soruluyor artık bunu herkes açık ve net biliyor. Kendisi  tarihimizin darbelerden en çok çekmiş en ezilmiş kesiminin lideridir de aynı zamanda. Bu yüzden darbe araştırmalarına çok önem verir. Şimdi ecdadımızın başına neler gelmiş kısaca bir göz atalım.. 


1- Yıl 1402 Osmanlı tahtında I. Beyazıt var; 4. Padişah…..


Ankara Savaşı’nda Timur’a oğlu Mustafa ile tutsak düşmüş tahtında da indirilmiştir böylece…


2- Yıl 1512. Osmanlı tahtında II.Beyazıt var; 8. Padişah….


Oğlu I.Selim tarafından tahtından indirilmiş ve sürüldüğü Demetoka’ya giderken yolda öldürülmüştür. Zehirlenerek öldürülmüş olduğu da söylenir.


3- Yıl 1618. Osmanlı tahtında I.Mustafa var; 15. Padişah…


Akıl hastası olduğu için, Kapıkulu tarafından tahtından indirilmiştir. 1622’de bir kez daha tahta çıkarılmış ve aynı gerekçeyle tekrar indirilmiştir.


4- Yıl 1622. Osmanlı tahtında II.Osman var; 16. Padişah….


Askeri darbeyle tahtından indirilmiş ve ırzına geçilip linç edilerek öldürülmüştür. Orduyu yeniden düzenlemek istediği için başına gelmiştir bunlar…


5- Yıl 1648. Osmanlı tahtında I. İbrahim var; 18. Padişah…


Askeri bir darbeyle tahtından indirilmiş ve boğularak öldürülmüştür….


6- Yıl 1687. Osmanlı tahtında IV. Mehmet var; 19. Padişah…


Kapıkulu tarafından tahtından indirilmiştir…


7- Yıl 1703. Osmanlı tahtında II.Mustafa var; 22. Padişah…


Askeri bir darbeyle tahtından indirilmiştir….


8- Yıl 1703. Osmanlı tahtında III.Ahmet var; 23. Padişah…


Patrona Halil öncülüğünde şeriat isteyenlerin ayaklanmasıyla tahtından indirilmiştir….


9- Yıl 1807. Osmanlı tahtında III. Selim var; 28. Padişah…


Kabakçı Mustafa öncülüğünde şeriat isteyenlerin ayaklanmasıyla tahtından indirilmiştir… Sonrada öldürülmüştür.


10- Yıl 1808. Osmanlı tahtında IV. Mustafa var; 29. Padişah…


Alemdar Mustafa Paşa tarafından askeri bir darbeyle tahtından indirilmiş ve yerine geçen küçük kardeşi II. Mahmut tarafından boğdurulmuştur…


11- Yıl 1876. Osmanlı tahtında Abdülaziz var; 32. Padişah…


Medrese öğrencilerinin ayaklanması sonucu, değişen “Vükela Heyeti”nin kararıyla tahtından indirilmiştir.


12- Yıl 1876. Osmanlı tahtında V.Murat var; 33. Padişah…


Tahta çıkmasından sonra 3 ay içinde akıl hastası olduğunun anlaşılması üstüne “Vükela Heyeti” tarafından indirilmiştir.


13- Yıl 1909. Osmanlı tahtında II. Abdülhamit var; 34. Padişah…


“Mebusan ve Ayan Meclisleri” kararıyla tahtından indirilmiştir…


14- Yıl 1922. Osmanlı tahtında Mehmet Vahdettin var; 36. Padişah…


Büyük Millet Meclisi’nin saltanatı kaldırma kararıyla, kendiliğinden tahtından indirilmiş oldu…






TBMM'nin derhal yeni bir darbe araştırma komisyonu kurarak ecdadımızın zamanında düşürüldüğü bu durumları araştırması gerekmektedir. 


@offluhoca

29 Kasım 2012 Perşembe

Muhteşem Yüzyıl Muhteşem Cehalet


Bu toplumun hemen hiçbir degeri kalmadi: Tek deger, kisilerin ve/veya
gruplarin hak etmedikleri seylere uzanmak için olabilen her yolu
denemesinin en makbul marifet sayilmasidir.


Türkiye rüsvet ve hirsizlikta Avrupa birincisi, dünya dördüncüsüdür.
Dünya ülkeleri arasinda cahillik düzeyiyle en ön saflarda yer aliyor,
dünya üniversiteleri arasinda adi anilabilecek ilk 500 arasinda hiçbir
üniversitesi yoktur.


Basta Cumhurbaskani ve Basbakan olmak üzere devleti yönetenlerin
hakkinda bulunan suç dosyalari nedeniyle dünya birincisidir (Kemal
Baytas, Sözcü 13 Subat 2011).


Içeri atilan gazetecilerin sayisiyla dile gelen aykiri fikre
tahammülde, nihayet Iran ve Çin'in bile gerisine düserek sondan
birinciligi kapti.


Gün geçmiyor ki irzina geçilen kadin, cinsiyet nedeniyle veya töre
denen ahlaksizliklar yüzünden öldürülen kiz ve kadin haberleri
gazetelerimizde, televizyonlarimizda yer almasin.


En son ögrencilerimizi hatta devlete ait kurumlar ve devletin
memurlari eliyle harcamak, onlarin hayatlarini karartmak siradan olay
oldu, bunlari yapan ve kötü niyetleri artik her gün dile gelen akil ve
beceri fakirleri devletin ve hükümetin güvencesi altina alindi.


MHP Grup Baskanvekili Oktay Vural Bey bu konuda devlet
görevlilerinin<> sözlerinde suç ortakliginin dile
geldigini televizyonlardan haykirdi.


Tüm bunlar ne zaman oluyor? Muhafazakâr degerlerimizin sahlandigi,
Atatürk'ün getirdigi akilciliktan hizla uzaklastigimiz bir
dönemde;Türkiye halki tamamen keçileri kaçirdi mi, yoksa bu
ahlaksizliklar zümresi onun gerçek degerlerini mi yansitiyor?


Bence ne biri ne digeri. Halk o kadar cahillesti ki, yaptigi seylerin
veya kendisine yapilanlarin çogunun ahlaksizlik oldugunu, bu
ahlaksizliklarin er veya geç kendisini zarara ugratacagini,
çoluk-çocugunu süründürecegini göremez hale geldi, safsatayla
uyutulmayi tercih eder oldu.


Türkiye halki kravat takar, lüks otomobillerde dolasir, bikinili
hatunlari sosyetik plajlari doldurur veya sehirlerini sekilsiz
gökdelenlerle doldurup oralari <> ederek yasanmaz hale
getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, sehirlisiyle köylüsüyle
zir cahildir. Kendi tarihinden habersizdir. Aslinda ne dilini, ne
dinini bilir, negeleneklerini tanir, ne de toplumsal degerlerinin
evriminden haberdardir.


Muhtesem Yüzyil diye televizyonlarda alkisladigi dönemde, devletinde
Amerika'dan gelen gümüsün ilk enflâsyonu baslattigini bilmez (çünkü
Avrupali <> dünyayi kesfederken, muhtesem [!] padisahlari
hareminde gönül eglendirmekte, dünyayi ögrenelim diyen Pirî Reis'in
kafasini vurdurmaktadir).


Muhtesem (!) yüzyilda Anadolu'da medrese o kadar ayaga düsmüstür ki,
ögrenci haydutluga baslamistir (buna softa sekâveti denir).


Avrupa'da ilk yenilgimizi Muhtesem (!) Süleyman devrinde aldigimiz
gibi (I.Viyana bozgunu: 1529), Hint Okyanusuna her çikisimizda mini
mini Portekiz'den sopayi yiyip Kizildeniz'e veya Basra Körfezi'ne
tikilisimiz da bu büyük (!) padisah efendimizin devrindedir. Gene onun
zamaninda dünya kesfedilirken, Hint Okyanusu'na kadirga denen
sandallarla açilan ve 1554'te Hindistan'da karaya vuran büyük (!) bir
amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan'dan Edirne'ye gelmis ve
meshur bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmisti.


El alemin dünyayi ögrendigi bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip,
eglence partilerini anlatmaktan baska tek bir detayli cografya bilgisi
toplamayi gerekli bulmamisti.


Büyük (!) Sultanimiz Süleyman'in Fransa krali I. François'yi hapisten
bir mektupla kurtardigini okurduk mektepte. O François'nin kurdugu
Collège de France bugün dünyanin en önemli arastirma kurumlarindan
biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldi? Hangi kurumunun
insanliga bes paralik bir faydasi oldu? Tek becerdigi kalici sey, akli
basinda öz oglu Sehzade Mustafa'yi Hürrem ugruna katlettirip, devleti
bir ayyasa teslim ederek halkinin gelecegini karartmak oldu.


Artik yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten,
buna karsilik bize bütün dünyada sayginlik kazandiran, aklimizi
kullanip onurlu insanlar olmamizi saglayan Atatürk'ü asagilayan âlim
pozlu, ukala tavirli zir cahilleri her gün halkin karsisina diken
televizyon kanallarindan ve gazetelerden gina geldi. Yükselen
ahlaksizlik grafigimiz kimin eseridir saniyorsunuz? Cehalet tüm
fenaliklarin anasidir. Biz de o anayi besleyip duruyor, onun
tosuncuklarina oylar veriyoruz. Artik yeter! Memleketimde her elimi
attigim yerde cehalet çirkefine bulasmaktan biktim.



Celal Sengör, Bilim Teknoloji (Cumhuriyet) sayi:1258

21 Kasım 2012 Çarşamba

Muharrem Ayı ve Alevilik-3

MUHARREM SOHBETLERİ-3/ Kerbela haksızlığa uğrayanların sesidir PDFYazdırE-posta
MUHARREM SOHBETLERİ-3/ ‘Kerbela haksızlığa uğrayanların sesidir’

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel “Muharrem Orucu”nu anlatıyor...

 
NECDET SARAÇ/ ALİ YILDIRIM- Muharrem ayı, Aleviler için matem ayıdır. Aleviler her muharrem ayında 14 masum-u pak için 3 gün, Kerbela’da İmam Hüseyin ile birlikte şehit edilen 71 can için de 12 günlük matem orucu tutarlar.

Bu oruçta gösteriş olmaz, şamata yapılmaz, zengin sofralar kurulmaz, eğlence düzenlenmez, kahkaha ile gülünmez, bıçakla soğan dahi kesilmez. Orucumuzun en önemli pratiklerinden biri, suyun kesinlikle içilmemesidir. Aleviler bu ayda mersiye okuyarak, keyif verici her tür şeyden uzaklaşarak, Hz. Hüseyin ve yol arkadaşları için gözyaşı dökerek Kerbela acısını her Muharrem ayında yaşarlar. 

Bunun anlamı şudur: Aleviler, bu oruçla Kerbela olayının üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen her seferinde bir tercih yaparlar; bu tercih zalime karşı ezilenin yanında olmak, mazlumları, haksızlığa uğrayanları anlamak, onların sesi olmak ve zalimliğe karşı direnmektir. Kerbela, bize bu bilinci ve duyguyu verir. Bu yüzdendir ki, Aleviler, sadece Kerbela’da değil, şekillendiği coğrafya öncelikli olmak üzere tüm dünyada kim haksızlığa uğramışsa ayrım gözetmeksizin onun yanında yer almayı bir vicdani görev saymıştır. Çünkü, Ehlibeyt, Hz. Muhammed’in bize emanetidir, Hz. Hüseyin mazlumluğun ve direnişin, Yezit de zalimliğin sembolüdür. Matem orucuyla Aleviler, öbür dünyadaki cennete ulaşmaktan ziyade Hz. Hüseyin’in bize bıraktığı değerleri yaşatmayı esas alır. GÖSTERİŞTEN UZAK DURUYORUZ12 İmam orucu, Aleviler açısından en temel olan; dolayısıyla onu var eden inanç pratiklerinden biridir. Bu nedenle, Aleviliğe müdahalelerde bulunmak isteyen çevreler, 12 İmam orucunu yozlaştırmaya, anlamını zaafa uğratmaya çalışmaktadırlar. Özellikle AKP Hükümeti’nin bu konuda agresif müdahaleleri olmuş, hatta adına Alevi açılımı denilen süreç, Ocak 2008’de 5 yıldızlı Bilkent Otel’de verilen ve “Alevi iftarı” olduğu söylenen yemekle başlamıştır.

Böylece Ramazan iftarlarına benzetilmek istenen 12 İmam orucuna şimdi de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın müftülük teşkilatları müdahalelerde bulunmaktadır. Özellikle son iki yılda yoğunlaşan uygulamayla, müftüler, ticaret ve sanayi odaları, AKP teşkilatları Muharrem iftarı yaptıklarını söylemektedirler.

AKP, daha da ileri giderek kurdurduğu yapay Alevi örgütleri aracılığı ile de 12 İmam orucunun temel ritüel ve ilkelerine aykırı uygulamalar yapmaktadır. Böylece, matem orucu yozlaştırılarak Alevilik de asimile edilmek istenmektedir. Aleviler ve onların örgütleri, Aleviliğin içini boşaltarak başkalaştırmak isteyen çevrelere karşı yeterli bilince sahiptir. Bu nedenle Türkiye’de yaygın Alevi örgütlenmesine sahip olan Alevi Bektaşi Federasyonu’muza bağlı kurumların cemevlerinde veya dernek şubelerinde bir araya gelen Aleviler, gösterişten, lüksten uzak bir şekilde Kerbela şehitlerini anmakta ve kutsal değerlerini yaşatmaktadır.


KİTAPLAR OKUNUR, MERSİYELER SÖYLENİR...DEDE, Hüseyin Dedekargınoğlu oruç günlerinde neler yapıldığını şöyle anlatıyor… Oruç günleri süresince evlerde Fuzuli’nin Ermişlerin Bahçesi (Hadikat üs -Süeda), Kerbela Şehitlerinin Destanı, Kumru (Kenzül- Mesaip) ve Hüsniye gibi Kerbela olayını anlatan kitaplar okunur. Bu kitaplardaki mersiyelerin çoğu ezberlenir, mersiyeleri ezbere bilenler, kitaplardaki bazı beyitleri hikâye şeklinde uzun uzun anlatırlar. Eski dönemlerde, özellikle köylerde yaşlılar ya eski yazıyı bilirler, ya
da hiç okuma yazma bilmezlerdi. Bugünkü Latin harfleri ile okuyan kişi sayısı da pek fazla değildi. O zaman ilkokul 4. veya 5. sınıf öğrencileri çağırılır ve kitaplar onlara okutulurdu. Bazen bizler çok uzun okumalardan sıkılıp belli yerlerde 1-2 sayfa atlayıp kitabı çabuk bitirmek istediğimizde
ise kitabı ezbere bilenler “o bölümde şu ifadeler var, galiba orasını atladın” diye hemen müdahale ederlerdi… 

Aleviler İmam Hüseyin ve diğer Kerbela şehitleri için ağlayıp gözyaşı dökerek onların çektikleri acıyı ve zorlukları beyninde, kalbinde ve gönlünde duyarlar. Emevi hükümdarı Yezit ve yandaşlarına lanet okurlar. Aleviler için İmam Hüseyin’in yanında olmak, zalime karşı çıkıp mazlumdan yana olmaktır…


ALEVİLİKTE ‘DEDE’ KİMDİR?DEDE, Alevi toplumunun inançsal önderidir. Her Alevinin bir dedesi vardır. Dede, talipleri eğiten, yol gösterendir. İnanç anlamında her talibin davranışlarından dede sorumludur. Dede aynı zamanda taliplerin bütün düşünsel, manevi sorunlarına çözüm, sorularına cevap getiren kişidir.

Dedelik ise kendine has bir iç yapısı, hiyerarşisi olan bir kurumdur. Örneğin, her dedenin de bir dedesi (mürşidi) vardır. Yani, bu anlamda her dede ayni zamanda başka bir dedenin talibidir. Nasıl ki talip bir yanlışa düştüğünde ya da hata yaptığında dedesine sığınıyorsa, ayni şekilde dede de talibi olduğu dedesine (mürşidine) sığınır. Böylece halkalar gibi birbirine bağımlı özgün bir denetim mekanizması da kurulmuş olur…


KAVRAM: ÜÇLER, BEŞLER, YEDİLER…ALEVİ inancında “üçler, beşler, yediler” kavramı kimler için kullanılır?

Alevi inancında “üçler”; Hak, Muhammed ve Ali’dir.

“Beşler” denilince üçlere, Hasan ve Hüseyin ilave edilir.

“Yediler” denilince ise, peygamberin eşi Hatice ve kızı Fatıma beşlere eklenir.


Benzemez
Yaptığımız Kabedir
Yıktığımız kilise
Şu bizim seyranımız
Bir seyrana benzemez
Süleyman'lar içinde
Ali bir Süleyman'dır
Süleyman'lar bildiler
Bir Süleyman'a benzemez
Abdesttimiz katlanmak
Namazımız sabretmek
Biz bir oruç tutarız
Ramazana benzemez
Kitabımız da kıl var
Dağlar kadar görünür
Biz bir ayet okuruz
Bir Kur'an'a benzemez
Kul Nesimi sen seni
Mana bilir söylersin
Biz bir deniz geçeriz
Bir ummana benzemez
           
               Kul Nesimi

Muharrem Ayı ve Alevilik-2

MUHARREM SOHBETLERİ II Ele bıçak alınmaz, can incitilmez!PDFYazdırE-posta
MUHARREM SOHBETLERİ – II – Ele bıçak alınmaz, can incitilmez!

Güneş batınca orucumuzu açarız!

 
Alevi Dedesi Hüseyin Dedekargınoğlu nasıl oruç tutulduğunu ve oruç döneminde neler yapıldığını şöyle anlatıyor… 
Benim doğup büyüdüğüm ve çocukluğumun geçtiği Büyükcamili Köyü Çorum’un Alaca İlçesine bağlı bir Alevi Türkmen köyüdür. Günümüzden yaklaşık elli yıl kadar önce muharrem ayında yaşananlardan bahsetmek istiyorum: Muharrem ayı yaklaşırken köy halkını bir telaş alır ve muharremin hazırlıkları da başlardı. Muharrem ayına denk gelebilecek şekilde kesinlikle düğün, nişan, sünnet olmazdı. Çünkü bu ay tam anlamıyla bir yas dönemiydi. Yas olunca günlük yaşamda da bir takım kurallar uygulanırdı. Eğlence olmayan bu ayda, hiçbir canlıya kıyılmadığı için, kurban dahi kesilmez. Et yenmez, içinde canlı embriyo olduğu için yumurtada yenmez, sofralarda bıçak bulundurulmaz. Zevk ve sefa içerisinde bulunulmaz. Saç ve sakal tıraşı olunmaz. 


Muharrem Orucu Arabî aylardan ilk ay olan Muharrem ayının birinci günü başlardı. Ancak bazı yerlerde üç gün önceden de oruca başlayanlar oluyordu. Bu üç günlük oruç Masum-Paklar, Müslim Akıyl ve Hür Şehit için tutulan oruçtur. 
Oruç açımında yenilen yemeklerin yanında dahi su içilmez ancak vücudun su ihtiyacı hoşaf, komposto, ayran, çay ve kahve gibi sulu içeceklerden karşılanır… Özellikle Muharremin yedinci gününden itibaren orucun dozu daha da artar. Genç olanlar Kerbela’da susuzluğun tam başladığı gün olan yedinci günü akşamı oruç açmayı yedi üzüm tanesi ile yapar, gece yemek bile yemeden ertesi akşam oruç açmaya kadar orucunu devam ettirir. Buna “uğundurma” denir.

Alevilerde oruç açma Sünnilerin Ramazan ayında tuttukları oruç gibi iftar saati gelince her şeyi imsak saatine kadar rahatlıkla yemek ve içmek şeklinde değildir. Yani belirlenmiş bir iftar vakti yoktur. Oruç açarken top sesi, ezan sesi gibi işaretler beklemezler. Güneş batınca oruçlarını açarlar.

Muharremin yedinci günü, ki bu gün Kerbela’da İmam Hüseyin ve yanındakilerin sularının tamamen tükendiği, Fırat nehrine ulaşmanın imkânsız olduğu yani tam anlamıyla susuzluğun başladığı gündür. İşte bu yedinci günde talipler oruç açma saatlerine yakın bir vakitte köyde bulunan bir Dede ailesinin evine gelerek bir kap ile su alırlar. Gelirken elleri boş olarak gelmez, hangi kap ile su alacaksa o kabın içine imkânları dâhilinde yiyecek, içecek cinsinden bir şeyler koyarak onu dede evine bırakır. Getirdiği kabı da su ile doldurup, dedenin duasını da alarak evine götürür. Evde bulananlar akşam orucunu o suyla açardı...  

* * *

YASAKLAR

“Yasaklarla” ilgili İç Anadolu Bölgesi Alevilerinde orucun son dört günü için şöyle bir söylem vardır: 
Dokuz, don. (Elbise / giysi değiştir)
On, yun. (Banyo yap)
Onbir, traş. (Sakal traşı)
Oniki, aş. (Aşure pişirilmesi)

* * *
 
KAVRAM: BIÇAK VE CANLIYI KESMEK!


Muharrem ayı boyunca, Alevilerde ele bıçak alınmaz, bir canlının canı incitilmez, su içilmez. O ayda köylünün bir hayvanı hastalansa onu kesmez ölürse mundar ölür. Muharrem ayında ağaç bile budanmaz.

Bu konuda araştırmacı Rıza Aydın bir anısını şöyle anlatıyor: “1985 ya da 1986 yılıydı, köyde kalıyordum. Karşımızdaki (Sivas) Alaçayır köyünden kirvelerimizin ağaçlarını budayıp dikme dikecektik. Köydeki gençleri toplayıp gidip ağaçları budadık, traktöre yükleyip Alaçayır’a geldik. Köylüler bize bir garip, bir soğuk bakıyorlardı, kendi kendime ne oldu acaba diye düşünüyordum ki Şıh Baba yanımıza geldi. Şıh Yanımıza gelince eline vardık, Şıh Baba bana döndü ağlamaklı hiddetli bir sesle “Yahu Rızam” dedi ellerini göğe doğru açarak “şu yaptığını beğendin mi, bunu senden ummazdık, bu hiç sana yakışıyor mu” dedi ve Traktörde yüklü olan dikmeleri gösterdi. Ben şaşkınlık içinde “bunlara ne olmuş ki kirvenin haberi var” dedim. Şıh Baba “ben sana Kirvenin haberi yok demedim ki, istersen bütün köyün ağaçlarını götür, bunu senin yüzüne mi geliriz, sen bir kez düşün: Bu ay, hangi ay? Bu ay Muharrem ayı, bu ayda hiçbir canlının canına kıyılır mı, bu ağaçların canı yok muydu, hiç mi insafa gelmediniz, hiç mi düşünmediniz bunu nasıl yaptınız” dedi. Şıh Babanın gözünden yaşlar geliyordu, etrafımızda toplanan köylüler bize bakıyordu, bende ağlamaya başladım.  Hayatımda aldığım bu muharrem dersini hiç unutamam…


* * *

Soru-Cevap: 

Oruç açımından sonra ne yapılır?

Geleneksel olarak Muharrem ayı süresince akşamları oruç açıldıktan sonra evlerde toplanılır. Bu toplanma şekli bugün, özellikle kentlerde cem evlerinde icra edilmektedir. Bilenler oradakilere “Kerbela Vakası”nı anlatılır yada bu konuda kitaplardan okunur. Hz. Hüseyin’e mersiyeler söylenir... 

* * *
Caferiler ve Arap Alevilerinde oruç geleneği?

Anadolu’nun değişik bölgelerinde ve Balkanlarda yaşayan Alevi guruplarının tuttuğu Muharrem Orucu, Caferiler ve Arap Alevileri içinde bazı farklılıklar bulunmaktadır.

Caferiler; Hz. Hüseyin'in şehit edildiği 10 Muharrem gününe kadar oruç tuttuktan sonra 10 Muharrem günü dövünürler. Vücutlarına zincirlerle vurarak, bazı yerlerini keserek kan akıtırlar.  Caferiler orucu “bir gönül ve aşk işi olarak görürler ve kalbinde bu aşkın ateşini yakan bir kimse, değil on-on iki gün gam, keder ve üzüntülü olmak, belki bir ömür hüzünlü olmalı, gülmeyi unutmalıdır” derler.

Anadolu’da yaşayan Arap Alevileri ise, Ramazan ayında 30 gün oruç tutarlar ama Muharrem ayında oruç tutmazlar. Ancak, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edildiği 10 Muharrem günü, Oniki İmamlar için dua edip, Hz. Muhammed Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’e selavat getirirler ve kurban kesip, hırısi pişirerek adak dağıtılır.

Bulgaristan’da yaşayan Bektaşi gruplarca 12 gün oruç tutarlar ve oruç pratikleri Anadolu Aleviliği ile ortaklık göstermektedir. Oruç süresince saza ve tarik çubuğuna dokunulmamakta, aşure 12. gün yapılmaktadır.

Arnavut Bektaşilerinde Muharrem ayında 10 gün oruç tutulmakta 10.gün tutulan oruç o gün yapılan aşure ile açılmaktadır. Oruç ile ilgili pratikler Anadolu Aleviliği ile ortaklık göstermektedir. Farklı bir uygulama olarak Muharremin yedisinde Hz. Hüseyin için helva kavrulmaktadır.

Anadolu Alevilerince ramazan ayında genel olarak oruç tutulmamakla birlikte, kimi gruplarınca Ramazan ayında yalnızca 19, 20 ve 21. günleri yas günü olarak kabul dilip oruç tutulmaktadır. Bu duruma gerekçe olarak da Hz. Ali’nin Ramazan ayının 19’unda yaralandıktan sonra 21’inde Hakk’a yürümüş olması gösterilmektedir.

Anadolu Alevileri açısından asıl olan Muharrem ayında 12 gün süreyle tutulan oruçtur. Muharrem orucunun öncesinde bazı yol mensuplarınca 3 gün de karşılama adı verilen oruç tutulmaktadır ki bu orucun Hz. Hüseyin’in elçi olarak Kufe’ye gönderdiği ve Yezit kuvvetlerince şehit edilen amcazadesi Müslim Akil ve iki oğlu için tutulduğu ifade edilmektedir.


* * *

Bugün matem günü geldi
Ah Hüseyin vah Hüseyin
Senin derdin bağrım deldi
Ah Hüseyin  vah Hüseyin

Kerbela'nın önü yazı
Yüreğimden çıkmaz sızı
Yezidler mi kırdı sizi
Ah Hüseyin vah Hüseyin

Esti deli poyraz esti
Kafir Mervan bizi astı
Hüseyn'in başın kesti
Ah Hüseyin vah Hüseyin

Kerbela'nın önü düzdür
Geceler bana gündüzdür
Şah Kerbela'da yalnızdır
Ah Hüseyin vah Hüseyin


Bir su verin masum cana
Yezid içti kana kana
Fatma Ana yana yana
Ah Hüseyin vah Hüseyin

Hatayi