29 Kasım 2012 Perşembe

Muhteşem Yüzyıl Muhteşem Cehalet


Bu toplumun hemen hiçbir degeri kalmadi: Tek deger, kisilerin ve/veya
gruplarin hak etmedikleri seylere uzanmak için olabilen her yolu
denemesinin en makbul marifet sayilmasidir.


Türkiye rüsvet ve hirsizlikta Avrupa birincisi, dünya dördüncüsüdür.
Dünya ülkeleri arasinda cahillik düzeyiyle en ön saflarda yer aliyor,
dünya üniversiteleri arasinda adi anilabilecek ilk 500 arasinda hiçbir
üniversitesi yoktur.


Basta Cumhurbaskani ve Basbakan olmak üzere devleti yönetenlerin
hakkinda bulunan suç dosyalari nedeniyle dünya birincisidir (Kemal
Baytas, Sözcü 13 Subat 2011).


Içeri atilan gazetecilerin sayisiyla dile gelen aykiri fikre
tahammülde, nihayet Iran ve Çin'in bile gerisine düserek sondan
birinciligi kapti.


Gün geçmiyor ki irzina geçilen kadin, cinsiyet nedeniyle veya töre
denen ahlaksizliklar yüzünden öldürülen kiz ve kadin haberleri
gazetelerimizde, televizyonlarimizda yer almasin.


En son ögrencilerimizi hatta devlete ait kurumlar ve devletin
memurlari eliyle harcamak, onlarin hayatlarini karartmak siradan olay
oldu, bunlari yapan ve kötü niyetleri artik her gün dile gelen akil ve
beceri fakirleri devletin ve hükümetin güvencesi altina alindi.


MHP Grup Baskanvekili Oktay Vural Bey bu konuda devlet
görevlilerinin<> sözlerinde suç ortakliginin dile
geldigini televizyonlardan haykirdi.


Tüm bunlar ne zaman oluyor? Muhafazakâr degerlerimizin sahlandigi,
Atatürk'ün getirdigi akilciliktan hizla uzaklastigimiz bir
dönemde;Türkiye halki tamamen keçileri kaçirdi mi, yoksa bu
ahlaksizliklar zümresi onun gerçek degerlerini mi yansitiyor?


Bence ne biri ne digeri. Halk o kadar cahillesti ki, yaptigi seylerin
veya kendisine yapilanlarin çogunun ahlaksizlik oldugunu, bu
ahlaksizliklarin er veya geç kendisini zarara ugratacagini,
çoluk-çocugunu süründürecegini göremez hale geldi, safsatayla
uyutulmayi tercih eder oldu.


Türkiye halki kravat takar, lüks otomobillerde dolasir, bikinili
hatunlari sosyetik plajlari doldurur veya sehirlerini sekilsiz
gökdelenlerle doldurup oralari <> ederek yasanmaz hale
getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, sehirlisiyle köylüsüyle
zir cahildir. Kendi tarihinden habersizdir. Aslinda ne dilini, ne
dinini bilir, negeleneklerini tanir, ne de toplumsal degerlerinin
evriminden haberdardir.


Muhtesem Yüzyil diye televizyonlarda alkisladigi dönemde, devletinde
Amerika'dan gelen gümüsün ilk enflâsyonu baslattigini bilmez (çünkü
Avrupali <> dünyayi kesfederken, muhtesem [!] padisahlari
hareminde gönül eglendirmekte, dünyayi ögrenelim diyen Pirî Reis'in
kafasini vurdurmaktadir).


Muhtesem (!) yüzyilda Anadolu'da medrese o kadar ayaga düsmüstür ki,
ögrenci haydutluga baslamistir (buna softa sekâveti denir).


Avrupa'da ilk yenilgimizi Muhtesem (!) Süleyman devrinde aldigimiz
gibi (I.Viyana bozgunu: 1529), Hint Okyanusuna her çikisimizda mini
mini Portekiz'den sopayi yiyip Kizildeniz'e veya Basra Körfezi'ne
tikilisimiz da bu büyük (!) padisah efendimizin devrindedir. Gene onun
zamaninda dünya kesfedilirken, Hint Okyanusu'na kadirga denen
sandallarla açilan ve 1554'te Hindistan'da karaya vuran büyük (!) bir
amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan'dan Edirne'ye gelmis ve
meshur bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmisti.


El alemin dünyayi ögrendigi bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip,
eglence partilerini anlatmaktan baska tek bir detayli cografya bilgisi
toplamayi gerekli bulmamisti.


Büyük (!) Sultanimiz Süleyman'in Fransa krali I. François'yi hapisten
bir mektupla kurtardigini okurduk mektepte. O François'nin kurdugu
Collège de France bugün dünyanin en önemli arastirma kurumlarindan
biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldi? Hangi kurumunun
insanliga bes paralik bir faydasi oldu? Tek becerdigi kalici sey, akli
basinda öz oglu Sehzade Mustafa'yi Hürrem ugruna katlettirip, devleti
bir ayyasa teslim ederek halkinin gelecegini karartmak oldu.


Artik yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten,
buna karsilik bize bütün dünyada sayginlik kazandiran, aklimizi
kullanip onurlu insanlar olmamizi saglayan Atatürk'ü asagilayan âlim
pozlu, ukala tavirli zir cahilleri her gün halkin karsisina diken
televizyon kanallarindan ve gazetelerden gina geldi. Yükselen
ahlaksizlik grafigimiz kimin eseridir saniyorsunuz? Cehalet tüm
fenaliklarin anasidir. Biz de o anayi besleyip duruyor, onun
tosuncuklarina oylar veriyoruz. Artik yeter! Memleketimde her elimi
attigim yerde cehalet çirkefine bulasmaktan biktim.



Celal Sengör, Bilim Teknoloji (Cumhuriyet) sayi:1258