3 Haziran 2011 Cuma

Nazım ve Che



Nâzım ve Che..

Sevgili okurlar, Nâzım’la Küba’da dizisine bunca güzel mektup geleceğini bilseydim, dört değil, kırk dört gün sürdürürdüm yazıları...

Birçok okurun Küba ve Nâzım, Küba ve Che üzerine paylaştıkları düşünceler, anılar, çağrışımlar... Nâzım Hikmet Vakfı aracılığıyla bu yolculuğa katılmış olanların sözleri... Küba’ya daha önce gitmiş olanların ya da hiç adım atmamış olanların yazılara tepkileri... Hepsi beni sonsuz zenginleştirdi, gönendirdi... İtalya’da yaşayan tarım doktoru Kenan Aydınoğlu’nun, Che belgeseli hazırlarken, tarım bakanlığı yetkilileriyle görüşmesi üzerine, bir anda kendini Küba’da kırsal kalkınma projeleri içinde bulması başlı başına bir kitap konusu olabilir... Mukadder Özgeç ve Cenap Tezer’in mektupları da öyle...

Bu ilginin kaynağının Nâzım Hikmet sevgisi olduğunun bilinciyle sizlerle Engin Demiriz’in mektubunu paylaşmak istiyorum. Engin Demiriz psikiyatr ama Küba sevgisi İspanyolca öğrenmesine neden olmuş. Onu İspanyolca çevirilerinden, Cumhuriyet’teki Latin Amerika yazılarından tanıyabilirsiniz.

Nâzım ve Che

Engin Demiriz, Che’nin iki biyografisini anımsatıyor. Biri Jon Lee Anderson’un “Devrimci Bir Hayat”, diğeri de Meksikalı gazeteci Paco İgnacio Taibo’nun “Nam-ı Diğer Che” adını taşıyor. Her ikisinde de Che’nin Nâzım Hikmet’in şiirini çok iyi bildiğini ortaya koyan bir anekdot var. Her iki biyografide de yer alan olayı Jon Lee Anderson şöyle anlatıyor:

“Che, 6 Temmuz’da (1956) anne ve babasına bir mektup yazarak başına gelenler hakkında bilgi verdi ve faaliyetleriyle ilgili gerçeği açıkladı:

Bir süre önce Kübalı genç bir lider beni hareketine, ülkesinin silahlı kurtuluşunu amaçlayan hareketine davet etti ve ben de elbette kabul ettim. Geleceğim Küba devriminin geleceğine bağlı. Orada ya zafer kazanacağım ya da öleceğim. Bugünden öngöremeyeceğim bir nedenle bir daha yazamayabilirim. Şansım kötü giderse bu satırları bir veda olarak, ama hüzünlü değil, içten bir veda olarak kabul edin. Hayatım boyunca deneme yanılma yoluyla kendi gerçeğimi aradım ve şimdi doğru yolda ve arkamdan gelecek kızım sayesinde döngüyü tamamladım. Artık boş yere ölmeyeceğimi düşünüyorum, ancak Nâzım’ın (Türk şairi Nâzım HİKMET diye yazar Andersen not düşmüş.) dediği gibi, ‘yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim’.”

Şimdi Engin Demiriz’i dinliyorum: “Ben bu bölümü okurken hayretler içinde kalmıştım, Che kadar annesinin de Nâzım’ı tanıyor olmaları bir yana, alıntı yapacak kadar da şiirlerini biliyorlar. Üstelik bizde adı bile anılmazken...”

Evet Che, Bolivya’da CIA komplosuyla pusuya düşürülüp öldürüldüğünde, Nâzım’ın dediği gibi “yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götürüyordu”...

‘Bizim Koca Hikmet’

Engin Demiriz bir de Che’nin eşi, çocuklarının annesi Aleida March’ın geçen yıl yayımlanan “Evocaciones” adlı anı kitabına dikkatimi çekiyor ve şöyle diyor:

“Orada Che, Aleida’ya ‘dünyadaki biricik sevgilim’ diye seslenir ve parantez içinde ‘Bunu bizim koca Hikmet’ten ödünç aldım’ der.”

Hey gidi “bizim koca Hikmet!”

Gördünüz işte! Sadece bizim gibi acizler değil, devrimcilerin en tükenmezi bile aşkını ifade ederken onun dizelerine sığınıyor.

Engin Demiriz ve diziye ilişkin görüş belirten tüm okurlara sonsuz teşekkürler.

Küba hâlâ umudun coğrafyası. Che hâlâ devrimci. Nâzım Hikmet ve Nâzım Hikmet sevgisi hiç tükenmiyor!



Zeynep Oral - Cumhuriyet - 4 Şubat 2010